slayt-1
slayt2
slayt3
slayt4
slayt-5
slayt-6
slayt-7
previous arrow
next arrow

Akupunktur Tedavi Yöntemi ve Doz Aşımı

Akupunktur etki mekanizmaları sadece birkaç organ veya sistemle değil, vücudun tüm alt sistem ve birimleriyle ilişkilidir. Akupunkturda doz aşımı riski bulunmadığı için zarar verme potansiyeli çok düşük, terapötik aralığı sonsuz geniş bir yöntemdir.

Med. Dr. Özaytürk, M. Salih

Eylül 2011 Kızılcahamam Akupunktur Sempozyumu, Sunum

İlaçlarla yapılan tedavilerde terapötik aralık üzerine çıkıldığında meydana gelen doz aşımı ve sonuçları bilinmektedir. Bir sağaltım yöntemi olarak akupunkturla yapılan tedavilerde doz aşımıyla karşılaşmak mümkün müdür? Eğer böyle bir ihtimal varsa belirtileri neler olabilir, yoksa nedeni nedir, bu durum hangi mekanizmalarla açıklanabilir?

Özet;

İlaçlar, vücuda dışarıdan verilen ve çoğunlukla vücutta üretilmeyen kimyasal maddelerdir. Genetik verilerde yer almazlar, dolayısıyla vücut bu maddelere karşı atılım ve yıkım yöntemleri hariç savunmasızdır. Bireysel farklılıklar ve bireyin bünyesindeki olağan değişiklikler nedeniyle alerji, intolerans, birikim, doz aşımı meydana getirebilirler. Orjinal olmadıkları için spesifik değillerdir.* İstenmeyen etkilerle istenmeyen ve beklenmeyen sonuçlara yol açabilirler. Oysa akupunktur tedavi yöntemiyle vücutta düzeyi değiştirilen maddeler orjinal ve spesifiktirler. Ayrıca reseptörler aracılığıyla MSS tarafından ve vücuttaki karşıt mekanizmalarla sürekli olarak denetlenir ve dengelenirler.

Akupunktur etki mekanizmalarına kısa bir bakış

Melzack* tarafından ağrı mekanizmalarını açıklamak için ortaya koyan “Kapı kontrol teorisi”* akupunkturun etki mekanizmasını aydınlatma çabalarında öncü bir rol oynamıştır. Ancak akupunkturun etki mekanizmalarının tümünü salt ağrılı uyarana bağımlı spinal blokajla, yani etki-tepki yöntemiyle açıklamak mümkün değildir.

Gittikçe artan çalışmalarla, bilinen nörotransmitterlerin hemen tümünün, periferik ve merkezi sinir sistemin içerisindeki etkileşimlerin bu mekanizmalarda yer aldığı gösterilmektedir.* Ayrıca hormonal mekanizmalar da akupunktur etki mekanizmasının içinde yer almaktadır.

Şimdilik pek dokunulmamış bir alan olarak metabolik parametreler ve enzimatik faaliyetler sırada beklemektedir.

Görünen o ki, akupunktur etki mekanizmalarının arkasında, bir veya bir iki organ ya da sistem değil, vücut tümüyle ve tüm alt sistem ve birimleriyle yer almaktadır. İlerleyen dönemde, bir tek iğne batırılması ile vücudun tümünün, tüm birimleriyle harekete geçtiği ve iğnenin batırıldığı yere göre meydana gelen tepkideki değişikliğin vücudun tüm alt birimlerini ve bütününü ilgilendirdiği muhtemelen basamak basamak da olsa ortaya konacaktır.

Akupunktur tedavisindeki invivo dengeler

Akupunktur noktalarına iğne batırılmasıyla nörotransmitter düzeylerinde meydana gelen değişiklikler; ACTH, kortizol, insülin veya tiroksin düzeylerindeki farklılaşmalar oldukça fazla sayıda akedemik çalışmayla ortaya konulmuştur ve bu çalışmalar halen derinleştirilerek devam etmektedir.

Bu bölümde, bahsi geçen çalışmaları isim ve içerik bahsetmeksizin dolayısıyla referans alarak, yine bu çalışmalarda gözden kaçan bir alana kısaca işaret etmek amacındayım.

Akupunktur etkisiyle nöronal bileşkelerde salınan nörotransmitterlerin ve kana salınan hormonların, uyarılan periferik ve merkezi sistemlerin, kendilerine karşıt mekanizmaları harekete geçireceği de bir gerçektir. Yani kana salınan kortizol elbette ki negatif feed back diye bilinen mekanizmayla, olumsuz geri etki yaparak, kortizolü kana salan böbreküstü bezini uyaran ve böbrek üstü bezinin büyümesine, kortizolün kana salınmasına neden olan ACTH’ın hipofizden salınmasını, hipofiz seviyesinde baskılayacaktır. Hatta kana salınan kortizolün, hipofizi uyaran CRH’ı hipotalamusta baskıladığı da bilinmektedir. Bu baskı, gerektiğinde hormonal üretimi tümüyle durdurabilecek güçtedir.

Yine en uzak bakışla ifade edilecek olursa, medulla spinalisteki merkezlerin uyarılması, bu merkezler üzerindeki kortikal baskının ve kontrolün artmasıyla sonuçlanacaktır. Aynı şekilde sempatik bir uyarı oluşturuluyorsa, buna parasempatik bir yanıt mutlaka gelişecektir. Merkezi sinir sisteminin ayrıntılarda ise saymakla bitmeyecek kadar karşıt ve kombine sistemler, uyarıcı ve inhibe edici hücreler, bir diğerini tamamlayıcı, uyarıcı yada karşıt etki edici nörotransmitterler ve neticede açığa çıkan, bedendeki canlılıkla kendini ifade eden tam bir ‘denge’ hali vardır. Bu dengenin gereği olarak, düzeyi değiştirilen bir parametre, kendisine bağlı diğer tüm parametreleri harekete geçirerek yeni bir dengenin oluşmasını sağlayacaktır.

Dolayısıyla akupunktur etkisiyle meydana getirilen değişikliğin uzamsal etkileri gittikçe belirsizleşerek ortadan kalkacaktır. Hatta henüz tedavi seansı esnasında karşıt mekanizmalar devreye girecek ve oluşturulan etki yavaşça dengelenecek, seans süresini uzatmanız bu nedenle anlamasızlaşacaktır.

Maddeler halinde ifade edilecek olursa,

1. Nörotransmitterler arasındaki çapraz dengeleyici ilişkiler: GABA – glutamat – glisin – serotonin – dopamin – asetilkolin – adrenalin – nor epinefrin – endorfin – enkefalin vd. nörotransmitter maddeler arasındaki ilişki gibi,*

2. Hormonal karşıt dengeler: Kalsitonin – parathormon, insulin – glukagon, antidiüretik hromon (ADH) – natridiüretik hormon (NDH), vs.

3. Sempatik ve parasempatik sistemler arasındaki dengeleyici ilişki.

4. MSS içindeki nöronal ve nöron grupları arasındaki karşıt dengeler,

5. Son ürün negatif feed-back mekanizmaları. Örneğin tiroid hormonlarının hipofizden salınan TSH ve onu indükleyen TRH üzerindeki, sürrenal bezden salınan kortizolün yine hipofizden salınan ACTH ve onun idükleyicisi CRH üzerindeki baskılayıcı etkileri gibi,

karşıt sistemler, mekanizmalar ya da maddeler aracılığıyla, akupunktur etkisi sürekli olarak dengelenmekte ve akupunktur tedavilerinde doz aşımının tümüyle önüne geçilmektedir.

Karşıt mekanizmalara rağmen akupunktur nasıl etki ediyor olabilir?

Henüz seans esnasında bile karşıt mekanizmalarla akupunktur etkisi bloke ediliyorsa, teorik olarak akupunktur hastalıklar karşısında etkisiz kalmalıdır, ama pratik durum bunun tam tersidir. Akupunktur beklenenin aksine yeterince etkili bir tedavi yöntemidir.

Çünkü, etkiyi engelleyici mekanizmalar daha seans esnasında devreye girse bile, yapılan her seans, nöronal yolak ve hormonal mekanizmalarda etki – tepki hızlarında optimal bir artışla sonuçlanmaktadır. Örneğin nöronal yolaklarda yer alan nöron – nörotiransmitter akslarındaki tepki süresinin azalması, iletinin hızlanmasıyla; iletinin hızlanması ise, negatif feed back mekanizmaları devreye henüz giremeden kapıların açılması, dolayısıyla bir miktar etkinin alınmasıyla sonuçlanacaktır. Negatif mekanizmalarla etkinin durdurulması işlevi bir sonraki seansa kadar normalleşecek ve ortadan kalkacaktır. Sonraki süreçte yapılan yeni bir akupunktur seansı, etkinin bir düzey daha hızlanmasına neden olacaktır.

Böylece, vücudun frenleyici mekanizmalarını serbestleyebileceği belli aralıklarla yapılacak tedaviler, nihayetinde bozulan dengelerin yerine oturacağı, vücudun tüm sistemleriyle doğru bir haberleşme aksı içerisinde olaya etkin bir şekilde müdahele edebileceği ‘homeostazis’in yeniden sağlanmasıyla sonuçlanacaktır.

Yine maddeler halinde ifade edilecek olursa,

1. Nöronal yolaklarda fasikülasyon meydana getirerek nöronların tepki hızlarını artırmak,

2. Nörotransmitterlerin üretim ve salınım mekanizmalarını kolaylaştırmak,

3. Son ürün üretim merkezlerinin etki – tepki hızlarını yükseltmek,

4. Nihai organ tepkisini kuvvetlendirmek

suretiyle akupunktur etkisi devam ediyor olabilir.*

Sonuç yerine;

Akupunktur tedavi yönteminde doz aşımına imkan bulunmamaktadır. Aksine, ‘zarar verme potansiyeli çok düşük, terapötik aralığı sonsuz geniş bir yöntem olarak görünmektedir.

Bu nedenle, ‘akupunktur’la tedavi edilebilen hastalıkların, özellikle tedavisi kronikleşmiş ‘kronik hastalıkların’ ilaçlarla veya diğer radikal yöntemlerle tedavi edilebilen hastalıklar listesinde sonlara yazılması gerekmektedir.

Bu hastalıklarda akupunkturun tedavi yollarının başına yazılması, eğer akupunktur tedavisi yeterli düzeyde etki meydana getirmezse veya hiç etki etmezse diğer yöntemlerin tamamlayıcı ya da alternatif yöntemler olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.


* Selektif serotonin geri emilim inhibitörleri arasındaki etki farklılıkları , bu drogların selektif ve dolayısıyla spesifik olmadıklarını gösterir.

* Ronald Melzack, (Doğumu, Haziran 19, 1929, Montreal, Quebec) Kanada’lı fizyolojist.

* Kapı Kontrol Teorisi: Belirli sinir lifleriyle omuriliğe taşınan ağrılı uyaranlarla ilgili bilgiler önce omurilikte değerlendirilir. Buradaki nöronlar ağrılı uyaranın omurilik seviyesinde durdurulması için çaba gösterir.

* Kapsamlı bir örnek makale olarak bkz. “Akupunkturun etki mekanizmaları ve klinik uygulamaları”Mehmet Tuğrul Cabıoğlu, Neyhan Ergene
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı, Konya

* “A Biochemical Hypothesis for the Effectiveness of Acupuncture in the Treatment of Substance Abuse: Acupuncture and the Reward Cascade” Sean Scott, William N. Scott, Center for Pain Management,
125 East Barstow Avenue, Suite 118, Fresno, California 93710 U.S.A.

* Yeni araştırmalara önsöz olabilmesi temennisiyle…