Hipertansiyon tek başına, yüksek kan basıncı probleminden daha geniş ve derin bir sorundur, yani bir problem değil, problemler bütünüdür.
Akupunktur, esansiyel hipertansiyon için gelecek vadeden, bir tamamlayıcı tedavi: iki taraflı bilinmeyenli, randomize edilmiş, kontrollü bir deney
(Özet anlatım için tıklayınız)
ChangShik Yin*, ByungKwan Seo, Hi-Joon Park, Miran Cho1,
WooSang Jung”, Ryowon Choue1, ChangHwan Kim, Hun-Kuk Park,
Hyejung Lee and HyeongGyun Koh
*Department of Acupuncture, CHA Biomedical Center, College of Medicine, Pochon CHA University, Seoul 135-081, Korea
TKM Research Group, Kyung Hee University, Seoul 130-701, Korea
Department of Medical Nutrition, Graduate School of East-West Medical Science, Research Institute of Clinical Nutrition, Seoul 130-702, Korea
Ön bilgi: Bu çalışma, hipertansiyona yol açan, kan basıncını yükselten ve hipertansif öncesi, tıbbi tedavi veya yaşam tarzı değişikliği gibi geleneksel antihipertansif uygulamalara alternatif olarak akupunktur tedavi yönteminin hipertansiyon üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla yürütüldü.
Metotlar: Kyung Hee Üniversitesi Hastanesinde randomize , çift kör ve placebo-kontrollü bir çalışma yürütüldü. 41 hipertansif veya hipertansif öncesi (Sistolik Kan Basıncı > 120 mmHg veya Diyastolik Kan Basıncı > 80 mmHg) gönüllü seçildi ve rastgele olarak gerçek ve placebo —yapmacık— akupunktur gruplarına ayrıldılar. Antihipertansif tedavide akupunktur nokta formülleri, “Saam” akupunktur teorisi temel alınarak kısmi bir şekilde kişiye özgü kılındı. Park’ın plasebo iğne metodu placebo prosedür için uygulandı. Ölçümler, 4 ve 8. haftalarda kan basıncı, genel sağlık ve ağrı ölçüleri esas alınarak yapıldı. Tedavilere yönelik öngörü ve memnun edici durumlar kayda alındı.
Sonuçlar: Antihipertansif tedavi gören 30 deneğin tümü süreci tamamladı. Gerçek akupunktur grubu, kan basıncı açısından bakıldığında 8 haftanın sonunda 136.8/83.7’den 122.1/76.8 mmHg’ye önemli ölçüde düşme gösterirken, placebo akupunktur grubunda önemli bir değişiklik görülmedi. Diğer faktörler, tedavi boyunca her iki grup arasında da farklılık göstermedi.
Kanı : Akupunktur, hipertansif hastaların tedavilerine önemli fayda sağlıyor. [Neurol Res 2007 :29 :S98-S103]
Anahtar kelimeler : Akupunktur, kan basıncı, klinik deneyler, hipertansiyon
GİRİŞ
Hipertansiyon, dünya genelinde yaklaşık bir milyon insanı etkiliyor ve yaşa bağlı hipertansiyon hastalarının sayısı git gide yükselme eğilimi gösteriyor. Hipertansif kan basıncı (BP) aynı zamanda kalp krizi, kalp yetmezliği, çarpıntısı ve böbrek rahatsızlıkları için önemli bir bağımsız risk faktörüdür. Hipertansiyon tek başına, yüksek kan basıncı probleminden daha geniş ve derin bir sorundur, yani bir problem değil, problemler bütünüdür. Metabolik ve kardiyovasküler |kalp ve damar hastalıları| değişiklikler sendromudur. Klinisyenler hala hipertansiyonun tedavisinde problemlerle ve beklenmedik durumlarla karşılaşmaktadırlar. Antihipertansif tedavinin yaşam boyu sürmesi nedeniyle ve yan etkilerinin oluşturduğu zayıf uyum süreci yüzünden, başarılı uyumluluk % 25 oranında, özellikle de yaşlı insanlarda daha düşük yüzdelerle sonuçlanmaktadır. Joint Ulusal Kan Basıncını Önleme Tespit ve Tedavi Komitesinin raporlarındaki hipertansif öncesi kişiler ilaç tedavisi görmeyen, fakat kan basıncının ilerleyen yükselişini önlemek için sağlık faaliyeti amaçlı yaşam tarzı modifikasyonuna ihtiyacı olan adaylardı.
Akupunktur Kore’de, Çin’de ve Japonya’da uzun yıllar kullanıldı ve batıda kullanımı ise hızla artıyor.
Kanıtlar, akupunkturun otonom sinir sistemi rahatsızlıkları, hipertansiyon, kalp yetmezliği, çarpıntısı ve kardiyovasküler rahatsızlıklar dahil birçok nörolojik rahatsızlık için etkili olduğunu gösteriyor. Fakat, hala akupunkturun geleneksel tedavi yönteminden daha iyi sonuçlar doğurduğuna dair yeterli kanıt yok. Akupunkturun, geleneksel antihipertansif ilaç tedavisine veya yaşam tarzı modifikasyonuna alternatif bir tedavi olarak potansiyel faydasını değerlendirmek amacıyla, ümit verici (olumlu) sonuçları olan iki taraflı bilinmeyenli, randomize ve kontrollü bir çalışma yürüttük.
METOTLAR
Denekler
Çalışma, 1 Ocak 2004’den Mayıs 31’e kadar yürütüldüğü Seul Kore Kyung Hee Üniversitesi Doğu Tıbbı Bölümü tarafından onay gördü. Hipertansif ve hipertansif öncesi hastaları gönüllü olarak Kyung Hee Üniversitesinin internet sayfası ve birçok yerel gazete aracılığıyla ilan edilerek tedaviye alındılar.
Çalışmaya sistolik BP 120-180 mmHg ve diyastolik BP 80-100 mmHg olan denekler dahil edildi. Sistolik BP > 180 mmHg veya diyastolik BP > 100 mmHg olan denekler ise çalışma esnasında meydana gelebilecek herhangi bir sorunu önlemek için hariç tutuldu. Bu çalışma, alternatif bir anthipertansif tedavi olarak akupunkturu incelemek amacıyla yapıldı. Bu nedenle, antihipertansif tedavi uygulaması alan ya da kan basıncı henüz hipertansif olarak adlandırılamayacak ama belirtileri bulunan pre-hipertansif denekler de bir gözlem sürecinden sonra çalışmaya dahil edildi. Çünkü tedavinin ilk bir ayında gönüllülerin kan basıncında, önemli yan reaksiyonlar olmaksızın düşüş gözlendi.
Ret ve ayrılma kriterleri şunlardı: İkincil hipertansiyon, hipertansiyona bağlı açık veya istikrarsız risk faktörleri, 8 haftalık tedavi periyodunun öncesindeki 1 aylık antihipertansif tedavideki değişiklikler veya kilo verme programı, geçmişte yaşanan şiddetli bir yaralanma veya psikolojik bir rahatsızlık ya da mevcut şiddetli ağrı veren durumlar ve atriyal fibrilasyon|Kasların küçük titreşim şeklinde spontan kasılması| veya böbrek yetmezliği gibi kontrol edilemeyen tıbbi problemler.
Perde(Blinding) ve Randomizasyon
Çalışma süresince uzman ve deneklere, deneğin hangi gruba ait olduğu söylenmedi. Sadece bir uzman çalışma boyunca kan basıncı, psikolojik faktörlerve yaşam tarzı ile ilgili detayların yer aldığı ölçümleri yaptı. Akupunkturun etkisi Park’ın yeni bir akupunktur aleti olan nonpenatrating |İçine nüfuz etmeyen girmeyen| iğneleriyle kontrol edildi. Maddeler, bilgisayarla fişlenmiş dağılımlar kullanılarak randomize edildi.
TEDAVİ
Akupunktur, nefes alma ve yürüyüş egzersizleri ile birlikte, hipertansiyon tedavisinde tamamlayıcı yöntem olarak uygulandı. Çalışmanın başlangıcında tedaviler arasında 3-4 gün bırakılarak 8 haftasüren 17 seanslık bir tedavi uygulandı. Akupunktur formülü, deneğin yapısal enerji özellikleride gözönünde bulundurulduktan sonra, Saam akupunktur teorisine göre temellendirilen ve modifiye edilen, önceden hazırlanmış 4 akupunktur kalıbı üzerinden seçildi. Bu kalıplar şunlardır: Kalın bağırsağın meridyen |Akupunktur tedavisinde yararlanılan anotomik bölgeleri birleştiren çizgiler| enerjisinin tonifikasyonu için (1) ST36, LI11 ve BL25, akciğer için (2) SP3, LU9 ve BL13, böbrek için (3) K17, K12 ve CV4, mesane için (4) LI1, GV14 ve GB20.
Akupunktur tdavi prensibine göre, LI, LU, KI veya BL enerjisi genellikle, vücudun nemli,kuru, soğuk veya sıcak olduğu durumlarda gözönünde bulundurulur. PC6 ve HT7 tercihen, psikolojik bir faktör olduğu takdirde ilave edildi. Akupunktur kalıbı, tedaviyi yürüten hekim tarafından belirlendi ve seçilen kalıp tedavi süresince değiştirilmedi. Gerçek akupunktur grubunda, iğne deriye batırıldı ve yavaşça her iki saniyede bir yaklaşık 90 dereceden 180 derece oranında elle çevirilerek “Degi hissini” araşırmak amacıyla uygulandı. Placebo akupunktur grubunda, iğne deriye batırılmadı, fakat yavaşça elle çevrildi. “Degi” hissi farkedildiğinde, klasik akupunktur yönteminde olduğu gibi, hızlıca geri çekildi.
Her bir akupunktur seansında, akupunktura bağlı olarak meydana gelebilecek kanama, kan oturması, nörolojik bulgular, baygınlık, baş dönmesi, mide bulantısı, devam eden Deqi hissi, ağrı şiddeti ve diğer durumlar yan reaksiyonlar kontrol listesi kullanılarak kayda alındı. Bu açıdan tedavinin sonuçları, tedavinin etkinliğini ölçümlemekle birlikte, aynı zamanda tedavinin denekler için başarıyla devam ettirilip ettirilmediğini bulmaya yönelik olup, “akupunkturun yan etkileri nedir?” sorusuna cevap niteliğindedir. Deneğin gördüğü akupunktur seanslarının – önceki akupunktur deneyimleri ve iğnenin deriye batırılmadığı durumu gözönünde bulundurularak – normal bir akupunktur seansı olmadığını belirtir bir cevap vermesi durumunda, deneğin çalışmanın dışında bırakılması planlandı.
Deneklere 10 dakikalık, derin ve yavaş bir şekilde nefes egzersizlerini devam ettirmeleri ve 8 haftalık priyod süresince günde 30 dakika yavaş adımlarla yürümeleri söylendi. Ayrıca egzersizlere uyduklarını gösteren bir de egzersiz günlüğü tutmaları istendi.
ÖLÇÜMLER
Öçümler taban çizgileri ölçümlerini içeriyordu. Sonlanım ölçümleri 4 ve 8. haftalardan sonra yapıldı. Ölçümler, yaklaşık olarak her bir ölçüm için günün aynı saatinde gerçekleştirildi. Ana sonuç ölçümü kan basıncıydı. Kan basıncı, tansiyon ölçme cihazı(model T4 omron, Japan) kullanılarak sırt üstü pozisyonda 5’er dakika arayla sırt üstü pozisyonda üst kol bölgesinden ölçüldü. Sırt üstü pozisyonda 5’er dakika arayla ortalama 3 değer kaydedildi. Kan basıncı, taban çizgisi ölçümü için 6 kez ve sonlanım ölçümleri için 3 kez alındı.
Her ölçüm gününde, denek bulgu listesi formu doldurdu ve subjektif bulgu değişikliklerive akupunktur seansları hakkında hissettiklerine yönelik sorular soruldu. İlaveten, yaşam tarzı faktörleri kayda alındı: tuzlu yeme eğilimi, sigara ve alkol, beck depresyon endeksi|A.T Beck tarafından geliştirlen ve klinik depresyonu ölçmek için kullanılan yazılı bir anket formu| gibi psikolojik faktörler, tedavinin etkinliğine yönelik beklenti ve memnuniyet dereceleri, genel sağlık durumu ve ağrı şiddeti. Genel sağlık durumu, genel ağrı ve çalışmanın etkisine yönelik beklenti/memnuniyet dereceleri 100 mm VAS baz alınarak ölçüldü. Hastanın nefes ve yürüyüş egzersizlerine uyumu egzersiz günlüğüne kaydedildiği gibi, düzenli olarak yapıldığı günler göz önünde bulundurularak ölçüldü.
İstatiksel Analiz
Çalışma protokolü analiz esasına göre düzenlendi. Taban çizgi ölçümleri için, iki grup arasındaki farklılığı incelemek amacıyla bağımsız t- numune testi ve ki-kare analizi |değişkenler arasındaki farklılıların belirlenmesinde kullanılan yöntem| 4 ve haftanın sonunda, her bir gruptaki temporal değişiklikleri ölçmek için kullanıldı. Bağımsız t- numune testi gruplar arasında herhengi bir farklılık olup olmadığını ölçmek için uygulandı. Bütün istatistiksel analizler SPSS 11.0 istatistiksel prospektüs kullanılarak yapıldı. P=0.05 kullanıldı.
SONUÇLAR
Denekler
41 denek çalışma sartları ve esasları hakkında bilgilendirildi ve onayları alındı, kaydedildi. Denekler rastgele iki gruba ayrıldı. 21 denek gerçek akupunktur grubuna ve 20 denekde plasebo akupunktur grubuna alındı. Bütün denekler yerli koreliydi. Placebo akupunktur grubunda 4 kişinin sağlık geçmişi problemliydi: hepatit C, faranjit, karaciğer yağlanması ve safra taşı. Gerçek akupunktur grubunda bulunan 5 kişiden ikisinde bel fıtığı, rahim kisti, hipotiroidizm|Tiroid bezinin az çalışması| ve bronşektaziler|Bronşların bronşiyollerin genişlemesi ile karkterize ilerleyici bir hastalık| tespit edildi. Randomizasyon, her iki grubun taban çizgi karakteristleri açısından baıldığında başarılıydı.
Deneklerin sayıları n(%) olarak verildi. Bütün denekler yerli koreliydi. İki grup arasındaki farklılıkları incelemek için bağımsız t- numune testi ve ki-kare analizi kullanıldı. Gruplar arasında kayda değer bir farklılık gözlemlenmedi (NS: No Significant). Dört akupunktur fomülü C2+, Cz+, D2+ ve Dz+ şunları gösteriyor: idrar kesesi meridyen enerjisinin tonifikasyonu için (1) LI1, GV14 ve GB20, böbrek(KI) için KI2 ve CV4, akciğer(LU) için (3) SP3, LU9 and BL13 ve kalın bağırsak(LI) için LI11 and BL25. Opsiyonel psikolojik formül PC6 and HT7 akupunktur noktalarının temel formüle eklendiğini gösteriyor.
4 haftanın sonunda 9 denek ayrıldı; 4’ü iş ile alakalı sebeplerden, 2’si hastaneye olan uzaklıktan, 1’i şiddetli gonalji|diz ağrısı|, 1’i tedavinin etkisi hususundaki belirsizlkten ve bir diğeride kişisel sebeplerden dolayı tedaviyi yarıda bıraktı. 8 hafta sonra gerçek akupunktur grubundaki 1 denek iş ile alakalı sebeplerden ve placebo-akupunktur grubundaki 1 denek ise kişsel sebeplerden dolayı tedaviden ayrıldı. Toplam ayrılma %27 oranındaydı. Gerçek akupunktur grubundan 6 denek, placebodan ise 5 denek tedaviyi tamamlamadı ve ölçüm verleri kayda alınmadı. Veriler, 8 haftalık tedaviyi tamamlayan 30 denek için belirgin hale gelirken, 32 denek için bu durum 4 hafta sonra meydana geldi. 30 deneğin verileri analiz edildi. Bu deneklerin hepsi de antihipertansif tedavi gördü. Deneklerin yaş, cinsiyet ve diğer faktörler gibi taban çizgi karakteristikleri önemli ölçüde değişiklik göstermedi. (Tablo 1)
Kan Basıncındaki Değişiklikler
Taban çizgide sistolik ve diyastolik kan basıncı değerleri, 4. ve 8. haftalarda gerçek akupunktur grubundakilerde önemli ölçüde düşüş gösterirken (p < 0.01), placebo akupunktur grubunda belirgin bir farklılık göstermedi.
Tedavinin ikinci yarısında sistolik ve diyastolik kan basıncı değerlerinin temporal değişiklği iki grup arasında önemli ölçüde fark etti.
Sonlanım Ölçümlerindeki Diğer Farklılıklar
İkili t-numune testi genel sağlık, genel ağrı ve beklenti/memnuniyet ölçekleri için kullanıldı. Gerçek akupunktur grubunda genel sağlık ölçeği tedavinin heriki aşmasındada yükselirken, placebo grubunda sadece ikinci yarıda yükseldi. Genel ağrı ölçeği gerçek akupunktur grubunda 8 haftalık tedavi sonrasında düşerken, palacebo grubunda önemli bir değişiklik göstermedi. Tedavinin etkinliğine yönelik beklenti/memnuniyet derecesi, sadece gerçek akupunktur grubunda çalışmanın ikinci yarısında yükseldi.
Alkol tüketimi, sigara, günlük nefes egzersizleri, yürüyüş egzersizleri, pişirirken ya da yerken tuz kullanma eğilimi ve vücut kitle endeksi|Yetşkin bir insanda kilo oranının boyuna göre normal olup olmadığını gösteren değer birimi| gibi kan basıncını etkileyebilecek diğer faktörler hiçbir değişiklik göstermedi.
Uyum ve Yan Etkiler
Çalışmanın tamamını bitiren 30 denekten, placebo akupunktur grubundakilere 16.2 kez akupunktur seansı uygulanırken, gerçek akupunktur grubuna 15.9 kez uygulandı (15.4 – 16.4), aradaki fark belirgin değildi. Deneklerin uyumu, egzersiz günlüğündende görüldüğü üzere genel olarak iyiydi. Her iki grupdaki denekler, yürüyüş egzersizlerini %86.6 oranında (78.3 – 92.9) uyguladılar. Aynı şekilde nefes egzersizleride %92.7 (89.1 – 92.9) oranında uygulandı.
Tek yan etki, gerçek akupunktur seanslarının sadece %5’inde görülen noktasal kanamalardı. Noktasal kanama gerçek akupunktur grubundaki 9 denekte ortalama 1.6 kez gözlemlendi.
TARTIŞMA
Hipertansiyon gün geçtikçe önemli bir tıp ve halk sağlığı sorunu haline gelmektedir, ve hastalığın her yıl artış oranı (ortalama, 35–40%), miyokard enfarktüsü (25-20%) ve kalp yetmezliği (50%) gibi durumlar bunlardan en önemli olanlarıdır. Hipertansiyonun yaygın olarak vuku bulduğu 60-69 yaşlarındaki insanların yarıdan fazlası, 70 yaş ve üstü ve tahminen hipertansif hastaların üçte ikisindeki zayıf kontrol, hipertansiyonun ileri düzey tedavilerini görmelerini gerektiriyor. Akupunktur Doğu Asya’da uzun yıllardır terapötik (iyileştirici) bir yöntem olarak kullanılıyor ve batıda önemi gitgide artıyor. Nörolojik rahatsızlılar dahil, akupunktur birçok rahatsızlıkta etkindir. Otonom sinir sistemi hipertansiyonun artmasında rol oynamaktadır ve otonom sinir sisteminin kronik dengesizliği, ters kardiyovasküler durumlar için sık rastlanan, önemli bir risk faktörüdür. Hem yüksek sempatik sinir aktivasyon oranları, hemde düşük nöronik norepinefrin reuptake|geri alım|, hipertansiyonun sempatik aktivasyonuna katkıda bulunuyor. Akupunkturun kardiyovasküler rahatsızlılar üzerindeki etkisinin altında yatan olası mekanizmaların, nörolojik etkiler, otonom sinir sisteminin modülasyonu gibi durumlar olduğu bildirldi. Akupunktur stimülasyonunun|uyarma|, kolinerjik sistem|asetilkolin serbestlenmesiyle ya da onun etkisiyle alakalı durum| ve rostral ventrolateral morfinik reseptörler aracılığıyla sempatik sinir sistemi aktivasyonunu düşürdüğü görülüyor. Akupunkturun otonom sinir sistemi üzerindeki etkisi, stimülasyonun yönüne bağlı olarak kalp atışındaki değişikliklere etki ediyor.
Hala devam etmekte olan, “Hipertansiyonu Akupunktur ile Durdurma Araştırma Programı” araştırmacıları akupunkturun hipertansiyon üzerindeki etkileri ile alakalı çalışmaların ciddi metodolojik limitasyonlara sahip olduğunu belirttiler.
Daha önce yapılan randomize kontrollü denemelerin analizine göre, akupunktur placebo akupunktur yöntemi veya antihipertansif ilaç rezerpininden |kan basıncını düşüren ilaç| daha etkili değildi ve akupunkturun etkisini kontrol etmek için kullanılan metodlar, doğru olmayan noktalara geleneksel çin tıbbı prensipleri ve teşhişlerine göre seçilmemiş olan iğneler takmaktı.
Son raporlar, 4-8 haftalık tedaviden sonra bunun tam tersi sonuçlar ortaya koydu ve bu denemeler tam doğru kontrol, blinding (perde) ve randomizasyon metodları içermiyordu. Akupunktur araştırmalarında uygun kontrol ve blinding (perde) yöntemleri kullanmak önemlidir. Park’ın yapmacık iğne yöntemi, bir kontrol ve blinding yöntemi olarak bu çalışmaya uyarlandı.
Çalışma çift-kör, randomize ve kontrollü 8 haftalık bir klinik tedavi süreciydi. Akupunktur, yavaş yürüyüş ve nefes egzersizleri gibi yaşam tarzı modifikasyonunu içeren geleneksel ilaçla tedavi yöntemine alternatif bir terapi olarak incelenmeye alındı. Bu çalışmada, randomizasyon ve blinding seçim ve ölçüm tarafgirliğini devre dışı bırakmalıydı. Benzer ayrılma oranları gözönünde bulundurulduğunda, tarafgirlik görmezden gelinebilirdi. Buna rağmen performans biası gibi beklenmedik bialar sonucu etkileyebilirdi. Akupunktur formüllerinin numune boyları, takip periyodu ve standardizasyonu|ayarlama| daha sonraki çalışmalarda dikkate alınmalıdır.
Bu çalışmadaki akupunktur formülü, yapısal mridyen-enerji özellikleri dengesizliğinin teşhisinde kullanılan, Kore akupunktur formu olan Saam akupunktur teorisi baz alınarak modifiye edildi. Çalışma, Kore akupunkturunun gerçek praktislerini örnek almaya çalıştı. Bu nedenle, akupunktur formülünün seçimini, tedaviyi yürüten hekim yaptı. Akupunktur grupları için gerçek ve yapmacık iğneler kullanıldı.
Genel sağlık durumunun subjektif ölçümü, iyileşmiş sindirim, baş ve bel ağrısında azalma gibi semptomatik ilerlemenin her iki grupta da yükselme eğilimi gösterdiğini ortaya koyuyor. Deneklerin akupunkturun etkinliğine yönelik inançları ve beklentileri tedavinin sonucunu etkileyebilir. Biz bunu VAS ile subjektif bir ölçüm kullanarak değerlendirdik. Beklenti/memnuniyet değerleri oranı sadece gerçek akupunktur grubunda, akupunkturun kan basıncını düzenlemedeki etkisinin en belirgin olduğu periyod olan tedavinin ikinci yarısında yükseldi.
Psikolojik faktörler, hipertansiyonun patojenezlerinde (hastalık sebeblerinde) önemli rol oynamaktadır. Akupunkturun bu çalışmada görünen düzenleyici etkisinin, nörolojik etkilerle alakalı olabileceği görüldü.
Sonuç olarak, bu çalışma akupunkturun hipertansiyon tedavisinde, çift-kör, randomize ve kontrollü bir denemeden yola çıkarak umut verici sonuçları olduğunu gösteriyor. Hipertansiyonun bazı hastalıkların meydana gelmesinde önemli bir risk faktörü olduğu göz önünde bulundurulduğunda, akupunktur bu gibi hastalıkların sayısının azaltılmasına katkıda bulunabilir. Başka araştırmalar, akupunktur ve diğer psikolojik terapötikleri entegre edecek yeni bir stratejinin geliştirilmesi ve doğrulanmasında öncülük etmelidir.
Çev. Nedim Yavuz
Çev. Editörü Dr. M. Salih Özaytürk
ACKNOWLEDGEMENT
This study was supported by the SRC program of KOSEF (R11-2005-014), Korea.
REFERENCES
- Chobanian AV, Bakris GL, Black HR, et al. National Heart, Lung, and Blood Institute; National High Blood Pressure Education Program Coordinating Committee. Seventh report of the Joint National Committee on prevention, detection, evaluation, and treatment of high blood pressure. Hypertension 2003; 42: 1206–1252
- Weber MA, Radensky P. Measurement of short-term, intermediate, and long-term outcomes of treating hypertension. Cardiol Clin 1996; 14: 131–142
- Gregoire JP, Moisan J, Guibert R, et al. Tolerability of antihypertensive drugs in a community based setting. Clin Ther 2001; 23:715–726
- Sheps SG. Overview of JNC VI: New directions in the management of hypertension and cardiovascular risk. Am J Hypertens 1999; 12: S65–S72
- Cho ZH, Chung SC, Jones JP, et al. New findings of the correlation between acupoints and corresponding brain cortices using functional MRI. Proc Natl Acad Sci USA 1998; 95: 2670–2673
- Longhurst JC. Central and peripheral neural mechanisms of acupuncture in myocardial ischemia. Int Cong Ser 2002; 1238:79–87
- Ren YE. Acupuncture in the treatment of hypertension and stroke. Acupunct Med 2000; 18: 54–60
- Kalish LA, Buczynski B, Connell P, et al. Stop hypertension with the acupuncture research program (SHARP): Clinical trial design and screening results. Control Clin Trials 2004; 25: 76–103
- Guideline Subcommittee. 1999 World Health Organization- International Society of Hypertension guidelines for the management of hypertension. J Hypertens 1999; 17: 151–183
- Suh I, Jee SH, Appel LJ, et al. Blood Pressure and total mortality in Korean men and women: The KMIC Study. Report on a WHL Regional Meeting in Beijing, China, 2000. In: Mulrow PJ, ed. World Hypertension League Yearbook 2000–2001, Toledo, OH: World Hypertension League (WHL), 2001: pp. 83
- Park IB, Kim SW, Kim CH, et al. The depressive effect of acupuncture on Dong and depletion on Fungchi-point (G20). J Kor Acu Mox Soc 2003; 20: 13–21
- Park WT, Lim CW, Kang SI, et al. Effect of acupuncture on Inyong (ST9) on the blood pressure. J Kor Acu Mox Soc 2002; 19: 39–4513 Park J, White A, Stevinson C, et al. Validating a new non-penetrating sham acupuncture device: Two randomised controlled trials. Acupunct Med 2002; 20: 168–174
- Grossman E, Grossman A, Schein MH, et al. Breathing-control lowers blood pressure. J Hum Hypertens 2001; 15: 263–269
- Pescatello LS, Franklin BA, Fagard R, et al. American College of Sports Medicine position stand. Exercise and hypertension. Med Sci Sports Exerc 2004; 36: 533–553
- Kim HG. Handbook of Saam Acupuncture, Seoul: Shinnongbaekcho Press, 1992: pp. 59–90
- Langevin HM, Yandow JA. Relationship of acupuncture points and meridians to connective tissue planes. Anat Rec 2002; 269: 257–265
- Koh HG, Yin CS. The Origin of Acupuncture Medicine, Seoul: Kyung Hee University Press, 2004: pp. 10–35
- Jerums G, Allen TJ, Campbell DJ, et al. Long-term renoprotection by perindopril or nifedipine in non-hypertensive patientswith Type 2 diabetes and microalbuminuria. Diabet Med 2004; 21:1192–1199
- Schroeder EB, Liao D, Chambless LE, et al. Hypertension, blood pressure, and heart rate variability: The Atherosclerosis Risk in Communities (ARIC) Study. Hypertension 2003; 42: 1106–1111
- Curtis BM, O’Keefe JH, Jr. Autonomic tone as a cardiovascular risk factor: The dangers of chronic fight or flight. Mayo Clin Proc 2002;77: 45–54
- Schlaich MP, Lambert E, Kaye DM, et al. Sympathetic augmentation in hypertension: Role of nerve firing, norepinephrine reuptake, and angiotensin neuromodulation. Hypertension 2004; 43: 169–175
- Li P. Neural mechanisms of the effect of acupuncture on cardiovascular diseases. Int Cong Ser 2002; 1238: 71–77
- Li P, Tjen-A-Looni S, Longhurst JC. Rostral ventrolateral medullary opioid receptor subtypes in the inhibitory effect of electro-acupuncture on reflex autonomic response in cats. Auton Neurosci2001; 89: 38–47
- Yao T, Andersson S, Thoren P. Long-lasting cardiovascular depression induced by acupuncture-like stimulation of the sciatic nerve in unanaesthetized spontaneously hypertensive rats. Brain Res 1982; 240: 77–85
- Haker E, Egekvist H, Bjerring P. Effect of sensory stimulation (acupuncture) on sympathetic and parasympathetic activities in healthy subjects. J Auton Nerv Syst 2000; 79: 52–59
- Lu B, Ren S, Hu X, et al. A randomized controlled trial of acupuncture and acupressure treatment for essential hypertension. Am J Hypertens 2000; 13: A185
- Robinson RC, Wang Z, Victor RG, et al. Lack of effect of repetitive acupuncture on clinic and ambulatory blood pressure. Am J Hypertens 2004; 17: A33
- Dennehy EB, Webb A, Suppes T. Assessment of beliefs in the effectiveness of acupuncture for treatment of psychiatric symptoms. J Altern Compl Med 2002; 4: 421–425
- Kaplan MS, Nunes A. The psychosocial determinants of hypertension. Nutr Metab Cardiovasc Dis 2003; 13: 52–59