Modern yaklaşımlar birçok hastalıkta hastaya kalıcı çözüm sunamadığı için, hastalığın belirtilerini azaltma yöntemleri geliştirerek ilaca bağımlı bir yaşam modeli sunar. Ve bu hastalıkları ‘tedavi edemediği’ hastalıklar olarak değil de, ‘tedavi edilemeyen’ anlamında ‘kronik hastalıklar’ olarak adlandırır.
Modern yaklaşımlar birçok hastalıkta hastaya kalıcı çözüm sunamadığı için, hastalığın belirtilerini azaltma yöntemleri geliştirerek ilaca bağımlı bir yaşam modeli sunar. Ve bu hastalıkları ‘tedavi edemediği’ hastalıklar olarak değil de, ‘tedavi edilemeyen’ anlamında ‘kronik hastalıklar’ olarak adlandırır.
Yüksek tansiyon, migren, astım, alerjik nezle, kronik sinüzit, kronik ürtiker, akne, egzema, sedef hastalığı, menapoz sendromu, obezite, artritler, hemipleji, bazı hepatitler, kronik nefritler, sindirim sistemi hastalıkları ve diyabet gibi…
Kronik hastalıklar olarak adlandırılan bu ve benzeri birçok rahatsızlıkta bozulan şey, vücudun sistemler arası dengeleridir. Tip I diyabet gibi bazı hastalıklarda ise bozulan bu dengeler kalıcı tahriplerle sonuçlanır. Tip I diyabette pankreasın insülin salgılayan hücreleri vücudun kendi savunma sistemi tarafından tahrip edilmektedir. Bu rahatsızlığın ilerleyen evrelerinde, vücut tarafından üretilemeyen insülini dışarıdan yapılan injeksiyonlarla yerine koymaktan başka çıkar yol yoktur.
Oysa, pankreas tümüyle tahrip olmadan önce, savunma sistemi olması gereken hassasiyet seviyesine çekilebilseydi, bu insan insüline bağımlı yaşamak zorunda kalmayacaktı. Bu durum alzhemier için de farklı değildir, dialize bağımlı böbrek hastaları için de.
Yani bu ve benzer rahatsızlıkların akupunktur tedavi yöntemiyle ilerlemelerinin durdurulması, başlangıç dönemlerinde teşhis edilip sistemler arası düzenlemeler yapılabilirse, hastalığa tam olarak dönüşmeden tedavi edilmeleri mümkündür.
Astım, kronik nezle, deri alerjileri gibi alerjik hastalıkların tümünde, migrende, obezitede, sindirim sistemi problemlerinde, uyku düzensizlikleri ve depresif ruh hallerinde, eklemin tümüyle tahrip edilmediği romatizmal hastalıklarda, siroz hastalığına dönüşmediği sürece viral (B ve C tipi) hepatitlerde, bel ve boyun fıtıklarında, beyin kanaması gibi kalıcı sorunlara yol açmadığı sürece yüksek tansiyon hastalığı gibi problemlerde durum daha da iç açıcıdır.
Bahsi geçen hastalıklarda, temel problemin kendisi tümüyle çözülebilir. Meydana gelen hasarlar ise ciddiyetine ve üzerinden geçen süreye bağımlı kalmak şartıyla tüme yakın ya da kısmî düzelmeyle sonuçlandırılabilir.
Özetle, doğru bitkisel diyetlerle birleştirilen akupunktur tedavi yöntemi için, modern zamanların ‘kronik hastalık’ olarak adlandırdığı birçok hastalığın ‘yalnızca hastalık’ olması şaşırtıcı bir durum değildir. Aksine, bizim kanıksadığımız bir durumdur.
Dr. M. Salih Özaytürk