Kilo alımı bir hastalığa mı işaret eder? Yoksa yalnızca bir metabolizma denge sorunu mudur?
Gıda etrafında rekabet eden ve hep az kaloriyle yaşamak zorunda kalan canlılar, yakaladıları fazla gıdayı kıtlık zamanlarında kullanmak üzere biriktirmeye programlanmıştır. Bitkiler güneşin güçlü olduğu mevsimlerde karbonhidratları ve yağları sentezleyerek gövdelerinde depolarlar. Hayvanlar ise buldukları fazla kaloriyi hayvansal yağlara dönüştürerek ciltlerinin altında ve iç organlarının etrafında biriktirirler.
İnsan vücudu da böyledir. Yani gereğinden fazla gıda aldığımızda vücudumuz olması gerekeni yapacak ve fazla olan kaloriyi kötü günler için yağa dönüştürerek biriktirecektir. Gıdanın zor ele geçtiği, rekabetin ölümcül olduğu zamanlarda, hayat kurtarıcı olan bu koryucu mekanizma, kalori elde etmenin son derece kolaylaştığı modern zamanlarda ne yazık ki metabolik bir denge sorununa dönüşmüştür.
Sürekli olarak harcadığından fazla kalorili gıda alımı, hayat konforunu bozan ciddi bir soruna neden olur. Bu sorunun tıbbi adı obezitedir. Obezite vücuttaki kas-kemik-su-yağ oranlarının yağ lehine artışını, dolayısıyla dengenin bozuluşunu ifade eder.
Elbetteki ayırıcı tanıda atlanmaması gereken, obeziteye doğrudan neden olan hormonal ya da metabolik hastalıklar da vardır, fazla kortizol salınımı ya da diyabet gibi. Bu durumda metabolizmayı yavaşlatan asıl sorunun tespit edilerek düzeltilmesi gerekir. Problemin tespiti için metabolizmaya yönelik tanı yöntemleri kullanılır.
Ancak kilo problemiyle kliniklere müracaat eden hastaların çoğunluğunda soruna yol açan gerçek bir neden tespit edilemez. Aksine fazla kilo sorunu olan çoğu insanın metabolizması son derece normal bulunur. Oysa içerisinde yaşadığımız ortam, genetik bilgiyi kendilerinden miras aldığımız atalarımızın yaşadığı ortama oranla oldukça değişmiş, anormalleşmiştir. Asıl sorun bizde değil, yaşadığınız çevrededir.
Şehir sendromu olarak da tanımlayabileceğim bu durumda, kolayca beslenmesine karşın az hareket eden bir vücut ve bunu kolaylaştıran bir yaşam tarzı problemin merkezine yerleşir.
Dolayısıyla tıbbi bir sorunu olmadığı halde tembelleşen, yavaşlayan bir metabolizma asıl sorundur. Yavaşlayan metabolizma dinlenmeyle azalmayan kronik bir yorgunluğa da neden olur. Zihniniz dahi bu yorgunluktan etkilenir, ayılmak için daha fazla kafeine veya uyarıcı ilaçlara ihtiyaç duyarsınız. İşte tam da bu durumda iyi bir metabolik düzenleyici olarak akupunktur ve metabolik faaliyetleri canlandırıcı bir yöntem olarak ozon tedavileri güçlü birer seçenek olarak ön plana çıkmaktadır.
Not: Akupunktur ve ozon tedavisi fazla kiloyla mücadelede neden güçlü seçeneklerdir? Bir sonraki makalemizi okumanızı tavsiye ediyoruz.